HACIBEKTAŞLI AYDINLARA DÜŞEN GÖREVLER Alevi-Bektaş toplumu olarak yüzyıllar boyunca Anadolu’da sevgi’den, hoşgörü’den ve eşitlik’ten yana olduk. Bizlere atamız olan erenlerden bu miras kaldı. Her daim düşünce ve duygumuz samimiyetten, dürüstlükten beslendi. Anadolu’nun dört bir yanında Horasan erenlerinin, Anadolu abdallarının, dağa, taşa ve toprağa yazdığı Ehl-i beyt’in inancı, bu güzel coğrafyanın adeta gerçek sesi, kimliği ve inancı oldu. Anadolu insanı, muhabbeti, insan sevgisini, hoşgörüyü, gerçek inancı ve kâmilliği erenlerle tanıdı, öğrendi. Erenlerin insanımıza teslim ettiği bu asalet, yüzyıllar boyunca Küçük Asya olarak anılan Anadolu coğrafyasında Alevilik-Bektaşilik adlarıyla yaşatıldı. Bu yazımızda Alevilik-Bektaşilik ile ilgili olarak felsefi tartışmaların içine girerek gereksiz ve anlamsız bir söylemin oluşması tasarlanmamaktadır. Bu tavır ve yaklaşımların Aleviliğe, Bektaşiliğe ve Alevi-Bektaşi toplumuna bir olumlu katkısı olduğuna inanmıyorum. Canlar, bize miras kalan erenler yolu, su gibi dupduru, açık, net ve berrak bir düşün-inanç sistemidir. Polemiklerin, ikilemlerin karşılığı değildir. Bu zihniyetle hareket etmek bu davayı ve kendimizi inkârdır. Varmamız gereken nokta, bu maksatlı ve tehlikeli yaklaşımları aşıp hep beraber Yüce Hünkâr’ın huzurunda birlik ve beraberlik adına buluşmamızdır. Yaklaşık 750 yıl önce Horasan’dan kalkıp Anadolu’ya gelen Koca Hünkâr’ı bizim, sizin atalarınız, dedeleriniz ve nineleriniz misafir etti, ona sahip çıktı. Bizler bugün onun adını taşıyan ilçemizde yüzyıllardan beri Hünkâr’ın duasıyla, bereketiyle , sevgisiyle, inancıyla yaşadık. Bu güzellikler bizlere nasip oldu. Bu bizlere verilmiş büyük bir asalet, büyük bir sorumluluk… Ama aynı zamanda büyük bir vebal. Yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı birçok kurum, grup ve zihniyet bizlerin asil inancını, Ehl-i beyt’in yüce davasını, Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin felsefesini bir yerlere yönlendirmeye, gerçekleri çarpıtmaya çalışıyor. Bu sözün bittiği noktadır. Yüzyıllar önce kendini ortaya koymuş ve net bir şekilde kendini ifade etmiş Alevi-Bektaşi inancına yapılan bu saldırı, tam bir ihanettir. Ben de sizler gibi bir Hacıbektaşlı canım. Gönlümde Hünkâr’ın, Ehl-i beyt’in sevgisi her daim var oldu. O sevgi, bugün de bizleri etrafında toplayan ve yaşatan güçtür. Yüzyıllar sonra erenler yoluna, heteredoks diyenler çıktı. Bu yolu ayrı bir din, mezhep ve tarikat yapanlar oldu. Özellikle yurtdışı bağlantılı belli güçler, toplumumuzu ayrılıkçı, bölücü ve ayrıştırıcı oluşumlara dahil etmek istedi. Devamında bu öğretiyi belli bir grup da taassubun ve ırkçı bir söylemin içine çekmek istedi. Son dönemde gözlemlediğim bir durum da şudur; Bizim memleketimiz, Hünkâr’ın adıyla anılan ilçemiz ve burada Pir adına düzenlenen anma etkinlikleri, bu kötü düşüncelere alet edilmek isteniyor. Tüm bu maksatlı çalışmalara karşı başta biz Hacıbektaşlılar olmak üzere samimi ve doğru düşünen Alevi-Bektaşi kardeşlerimiz el ele vererek Hacı Bektaş Veli adına düzenlenen törenleri, adına yakışır şekilde organize etmeliyiz. Anadolu ve Balkanlar’da yerleşik canlarımızın tümüne seslenen bir içeriğe bu etkinliği taşımamız bizim için bir elzemdir. Hepimizin görevidir. İnançsal, bilimsel ve kültürel açılımlara sahip bu organizasyon, Alevi-Bektaşi toplumunun en büyük birlikteliği olmalıdır. Bu törenin içeriği, aynı zamanda tüm Türkiye toplumuna ve dünya insanlığına hitap etmelidir. İnançsal boyutta semah, deyiş gibi unsurlarla örülecek etkinlik, konferans ve panel gibi bilimsel çalışmalarla beslenmeli, öğretimizin insanlığa yönelik mesajları, kültürel içerikte sunulmalıdır. Bunun için tüm canların tereddütsüz benimseyeceği bir etkinlik hazırlanmalıdır. Bu sebeple başta Hacıbektaşlı aydınlar ve canlar bir araya gelmelidir. Devamında tüm Anadolu ve Balkan coğrafyasında yerleşik yol kardeşlerimiz bu etkinliğin içine dâhil edilmeli ve bazı sorumluluklar paylaşılmalıdır. Etkinliğin doğal organizatörü, ilçe belediyesi olmalı ama samimi tüm güçler, sürece dâhil edilmelidir. Etkinlik en fazla iki gün sürmeli ve kesinlikle hafta sonuna denk getirilmelidir. Bu katılımı ve başarıyı artıracaktır. Semah, deyiş, panel ve konferans gibi konularda inancımızın temsilciliğini yapabilecek kişi veya kurumlar etkinliğe eklenmelidir. Kısa başlıklarla özetlemeye çalıştığım bu değerlendirmeler, Yüce Hünkâr’a olan sevgimden doğan düşüncelerimdir. O yüce erenin adı, bizlerin Anadolu’daki varlığının en büyük delilidir. Bu gerçeğin bizleri Hünkâr’ın yolunda buluşturması temennisiyle… Uğur SÜMER Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Vakfı Başkanı